PROF.DR. MEVLÜT FERHAT’LA SOHBET

0
139

Resim 030

PROF.DR. MEVLÜT  FERHAT’LA  SOHBET

 

Konuşan: Prof. Dr. Polat BİNALİOĞLU

 

Mevlüt Bey, siz halkımızın belli başlı okumuş ve yetişmiş kişilerinden birisiniz. Bu sebeple sizi ve ailenizi tanıtmak isteriz. Çocukluğunuzdan itibaren hayatınızdan ve ailenizden bahseder misiniz?

Tabi ki zalim sürgünden yedi sene sonra yani 1951 yılın de  Özbekistan’ın  Semerkant vilâyeti Akdarya ilçesinin  Layiş  kasbasınde sekiz çocuklu bir işçi ailesinde dünya geldim. Rahmetli Yıldız annem, Ahıska’da yedi sınıflı okulu okumuş, rahmetli Ellez babam dört sınıf okumuş, 12 yaşında, çok çalışkan bir çocukmuş. On sekiz yaşında İkinci Cihan Harbi’ne çağrılmış. 1944 yılında yaralanmış gazi olmuş. Ağabeyim mühendis-profesör Muhammed Moskova’da. Kız kardeşlerim kadın doğum uzmanı Tülay ve çocuk doktoru Maryam İstanbul’da, Fatma Rusya da, öğretmen Zöhre Amerika’da, Ayşe Taşkent’te ve ticaretle uğraşan Mahire Moskova’da yaşamaktadır.  Ben 1958-1968 yılında M.V.Lomonosov adına liseyi birincilikte bitirdim ve altın madalya aldım. 1968’de Semerkant Tıp  Enstitüsüne girdim, 1974 yılın de Lenin adına bursla mezun oldum.

 

Evliliğiniz ve çocuklarınız?

Rahmetli annem ısrar edince daha tıp fakültesinde 5. Sınıftayken akrabamızdan Ayşe Hanımla evlendik. Dilfuza, Firuze ve Vesile adlı üç kızım ve Faruk adlı bir oğlum var. İbrahim, İhsan, Yiğit, Orhun, Arda adlarında beş oğlan ve Aslı adlı bir kız olmak üzere altı torunum var. Büyük damat Bahadır ve kızım Dilfuza Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden birincilikte mezun olduktan sonra mecburi hizmete Batman Sason Devlet Hastanesine tayın oldu. Şimdi Batman Şehir Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesinde Başhekim olarak çalışıyor. Firuze kızım, eşi Yavuz’la birlikte Manas Üniversitesi İletişim Fakültesini bitirdiler ve kardeş Türkmenistan Cumhuriyeti’nin iletişim alt yapısını kuruyorlar. Küçük kızım Vesile ve küçük damat Bahadır, İstanbul İktisat Fakültesinden birincilikte mezun oldular ve İstanbul’da çalışıyorlar. Oğlum Faruk özel bir şirkette ve gelinim Medine, Özel Medikana Hastanesinde çalışıyor.

 

İş hayatınıza nasıl geçti?

Semerkant Tıp Fakültesinde Genel Cerrahi Ana Bilim Dalında 1974-1976 yıllarında ihtisas yaptım. 1976-1979 yıllarında Moskova Tıp Akademisinin N. A. Bakulev  adına Kalp-Damar Cerrahisi Enstitüsünde mastera yaptım yani aspiranturayı birincilikte bitirdim. 1979-1989 yılların da Semerkant Tıp Enstitüsünde yardımcı doçent doktor olarak çalıştım.  Branş doktora tezim için 1985 yılın de genç bilim adamı ödülüne lâyık görüldüm. 1985 yılında SSCB’de yönetime Gorbachev geldi ve ben şimdi adalet olur diye babam Nazi Almanya’ya karşı savaştayken Ahıska Türklerini sürgüne gönderdiklerini protesto etmek için babam hakkında yerli gazeteye neden Reichtag’a karşı silah çektin diye 15 Nisan 1987 yılında yazdım. Bu yazıdan dolayı başım derde girdi; KGB’ye çağrıldım ve tehdit edildim. 1989 yılında Moskova Tıp Akademisinde Mikro-Cerrahi Ana Bilim Dalında ikinci bilim doktoramı birincilikte  savundum. Moskova’da doktora yıllarım çok zor geçti diyebilirim. Cuma günleri işten sonra rakı partisine katılamaya mecbur ediyorlardı. Burada çok sıkıntı yaşadım.

 

Bir tıp profesörü olarak neler yaşadınız?

İkinci bilim doktorasını savunduktan sonra bene fakülte dekanı boş kadro olmadığından iki sene doçent olmamı tavsiye etti, ben kabul etmedim. “Mevcut kurala göre ikinci bilim doktorasından sonra direk profesörlüğü Rus, Özbek ve başkasına verdiniz fakat Türk olduğum için bana vermiyorsunuz!” diye sitem ettim. O zaman Türkiye göç edersem bu avantaj bana dezavantaj olacağını tahmin bile etmemiştim. 1993 yılın de  yardımcı doçentlikten  Enstitüsü Senato kararıyla direk profesör adaylığına atandım. Çünkü  Sovyetler Birliği’nde doçentler ikinci bilim doktorasını yapmadan profesör olunamıyordu. Doktora tezini savunmuş öğrencim olsa bile üç yıl profesör olmayı beklettiler ve 1996 yılında Özbekistan Cumhuriyeti Bakanlar Kurulunun Yüksek  Tasdik Kurulu tarafından profesörlük unvanım onaylandı. 1993-2003 yıllarında Genel Cerrahi Ana Bilim Dalında profesör olarak ders verdim. Bu yıllar arasında  şahsıma ait yedi Rusya Federasyonu patenti ve yüzden fazla uluslararası, hakemli ve milli cerrahi dergilerde makalelerim olsa da beni Ana Bilim Dalı başkanlığına atamadılar ve ben de istifa ettim.

 

Türkiye’ye ne zaman geldiniz? Ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

Daha önceden de dedeler vatanı Türkiye’ye göç etmeyi düşündüğüm için bu fırsatı kaçırmadım. 2003’te İstanbul’da yerleştim ve her şeye sıfırdan başladım. Diploma denkliği olmadığı için özel hastanelerde geceleri pratisyen hekim olarak nöbet tutum. YÖK, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup yurt dışından diploma alanlara 2006 yılında sınavsız denklik verdi. Nedense biz Ahıska Türklerinden vatandaş olanlara vermedi. Çalmadığımız kapı kalmadı. Cumhurbaşkanı eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Necdet Sezer, vatandaşlığımız olsa bile biz Ahıskalı Türklere sınavsız diploma denkliği  verilmesini veto etti. Biz arkadaşlarla  birlikte hukuk mücadelemize  devam ettik. Sonraki YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan ve Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam  imdadımıza yetişti ve bu haksızlığı ortadan kaldırdılar. İki sene geç de olsa 2008 yılında diploma denkliğimizi aldık. Şu var ki biz Ahıskalı Türklerine haksızlık edildi. Yıllarca denklik yok, oturma izni var ama çalışma izni yoktu! Allah’a şükürler olsun bunca zorluğa katlanarak geldik. Bartın Üniversitesinde dekan olan arkadaşımız Prof. Dr. Galip Said, eski YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya’yla görüşüp problemlerimizi iletmek için randevu istedi, alamadı! Gerisini siz düşünün…

 

Diploma denkliği aldıktan sonra hangi unvanla çalıştınız?

Resmî çalışma imkânımız oldu ve hemen uzmanlık için başvurduk. Sınavı kazandıktan sonra 2010 yılında Genel Cerrahi Uzmanı oldum. Önce Ankara Şereflikoçhisar Devlet Hastanesine  atandım ve iki sene çalıştıktan sonra alt bölge tayiniyle Tekirdağ Çorlu Devlet Hastanesine Genel Cerrahi Uzmanı olarak atandım. 2009’da profesörlüğüm eşdeğerliğini almak için ÜAK’a ve YÖK’e başvurdum. İkinci bilim doktoram ÜAK’tan onaylandı ve doçent olmadan uluslararası üç dilde profesörlük diplomam olsa da Türkiye’de geçerli sayılmadı. Danıştay’dan sonra Anayasa Mahkemesine 2012 yılın de bireysel başvuru açıldı ve ilk Ahıskalı Türk olarak ben de başvurdum. Ama ne yazık ki içeriğine bakmadılar ve ben ilk Ahıskalı Bilim adamı olarak maalesef Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmaya mecbur oldum. Ahıskalılar arasında birçok yetişmiş insan var. Maalesef bunlardan yeteri kadar istifade edilmediği kanaatindeyim.

 

Türkiye’ye göç eden Ahıska Türkleriyle ilgili görüş ve önerileriniz var mı?

Mümkünse Ahıska’ya yakın il ve ilçelere yerleştirilebilirler. Vatandaşlık hakları hemen verilmeli; zira insanların yıllarını avarelikle geçirmeden hemen ülke ekonomisine katkıda bulunabilirler. Yerleştikleri bölgeyi şenlendirirler, tarım ve hayvancılık yaparlar. Bugün etin kilosu 40 değil 10 lira olur diye düşünürüm. Bir de yeni doğan ve büyüyen çocukların gözü Ahıska’da olur. Daha erken oradan ev satın alarak yerleşirler. İsrail,   Filistin’den toprak satın alarak devlet kurdu. Ama devlet Ahıska Türklerini direkt Ahıska’ya yerleştirmeyi düşündü, bu uğurda gereken yapılmadı ve çok zaman kaybı oldu. Eğer 02.07.1992 tarih ve 3835 sayılı kanuna göre serbest göç edenleri Posof ilçesine yerleştirmiş olsaydı, şimdi durum çok farklı olurdu. Çalışkan Ahıskalı Türklerin kıymetini Amerika bildi ve 2005 de 15 bin kişiyi götürdü. Şimdi bir 15 bin daha yerleştirmeyi planlıyor. Ne derler yakından akan suyun  kıymeti  olmadığı gibi…

Vatan Ahıska’yı ziyaret ettiniz mi?      

Ben Ahıska’ya ilk defa eşimle birlikte 1980 yılında gittim. 1988’de rahmetli annem, babam ve kız kardeşimi Moskova’dan aldığım özel izinle ziyarete götürdüm. En son ziyarete Ahıska doğumlu 86 yaşındaki kayınvalidemi ve eşimi 2011 yılı Kurban Bayramında  götürdüm. Orada üç kurban kestim. Yerli insanlar bize, “Gelin vatanınıza sahip çıkın!” diyorlar. Ne yazık ki  şoven Gürcistan yönetimi oyalıyor… Gürcistan’ın yeni yönetimi, değişen dünyaya bakar ve sürgün insanları vatanlarına yerleşmeye izin verir inşallah…

 

Bildiğimiz kadarıyla halen çalışıyorsunuz?

Evet, Tekirdağ Çorlu Devlet Hastanesinde Genel Cerrahi Uzmanı olarak  çalışıyordum. 2016 yılı itibariyle emekli oldum. Ailece İstanbul’da yaşıyoruz.

Önceki İçerikAŞIK MÜDAMİ İMAM HATİP LİSESİ ŞİİR DİNLETİSİ YAPTI
Sonraki İçerikPOSOF MÜFTÜLÜĞÜNDEN İFTAR YEMEĞİ
Halil İbrahim ATAMAN
Ben posof haber sitesinde günlük olarak haberler yazmaktayım.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz